ئەسسالامۇ ئەلەيكۇم قېرىنداشلار،
ئۇستاز مۇستافا ئىسلامئوغلىنىڭ« ئىسلام، جىھاد ۋە شىددەت» ناملىق جۈمە خۇتبىسىنىڭ سۆزلىرىنى ھۇزۇرۇڭىزغا سۇندۇق.
چۈشۈرۈش:https://yuzlen.net/wp-content/uploads/2014/12/İslam_Cihad_ve_Şiddet-Mustafa_İslamolu-_Cuma_Hutbesi_27-09-13.mp3
خۇتبىنىڭ ئادرىسى: http://www.tefsirdersi.com/1345_islam-cihad-ve-siddet.html
Kim bir canı cana karşılık olmaksızın haksız yere ya da yeryüzünde fesat çıkarmadığı halde kıyarsa o bütün bir insanlığın canına kıymış gibidir.
Değerli müminler güzel insanlar bugün 21 zilkade 1434 Cuma. Cumamız mübarek olsun demek ki kurbana çok az kalmış yani şurada önümüzde yaklaşık 20 gün gibi bir zaman var ve artık hacılarda yavaş yavaş Mekke’ye doğru akın ediyorlar. Hepimizi temsilen gidiyorlar. Hac yapacak kardeşlerime buradan Allah mübarek etsin diyorum. Rabbim kabul etsin diyorum. Mebrur olsun haccınız diyorum. Aziz kardeşlerim hutbemin mevzuu İslam cihat ve şiddet hakkında olacaktır. Maalesef cihat en çok yıpratılmış kavramlarımızdan bir tanesi. Kavramlarımızın yerinden edilmesinin en büyük mağduru Müslümanlardır. Onun için mutlaka ve mutlaka kavramlar Allah’ın koyduğu yere oturtulmalı. Kavramları yerinden etme hastalığı esasında yahudileşen israiloğullarının bir hastalığıydı. Yuharrifine kelime an mevaziihi. Kelimeyi kelimeleri yerinden ediyor diyor kuran. Demek ki kelimeyi yerinden etme bir hastalık, bir Yahudileşme hastalığı. Bir Yahudileşme temayülü. Kelimeyi yerinden ettiğinizde artık başka şey kastedersiniz. Bir kelime ile konuşur ama bir başka mana ile anlaşmaya kalkışırsınız o da anlaşmak değil bir şeyi olduğu gibi anlatamazsınız. Hakikati ile anlatamazsınız. Rabbimiz kurandaki kavramların içini dolduran zattır. O kavramları Allah tarif etmiştir. Allah’ın içini doldurduğu kavramların içini boşaltıp ta daha sonradan doldurmaya siz kalkarsanız o kavramla Allah’ın ifade ettiği şey olmaktan çıkar. Allah’ımız iman derken bir şeyi kasteder, gelenek iman derken başka bir şeyi kasteder. Hatta geleneğin iman dediği şeyi Allah’ımız inkâr edin der. Nitekim müşrikler de putlarına iman ediyorlardı. Ve ona da iman diyorlardı. Ama Allah’ımız onun inkâr edilmesini istiyordu. Dolayıyla bu manada kavramları yerlerine koymak çok önemlidir. Kavramın yeri neresi, Allah’ın koyduğu yer. Rabbimiz eşyaya bir yer biçtiği gibi isimlere esmaya ve kavramlara da bir yer biçmiştir. Talim’ul esma budur ve adem’el esma kulleha; âdeme isimlerin tümünü öğretmesi esasında isimlerin içeriğini ben doldururum anlamına gelir. Yani rabbimiz eğer bir kavramın içeriğini muhtevasını belirlemiş bunu bu anlamda kullanın demişse biz Müslümanlara o konuda da teslim olmak düşer. Ya Rabbi senin koyduğun yere razıyım, kavramı koyduğun yere razıyım içini doldurduğun manaya razıyım. O mana başım gözüm üstüne demesi lazım. Cihat esasında elden gelen çabayı sarf etmek harcamak manasına gelir. Ceht, gayret göstermek manasına gelir. Cihat Mekke’de de farz idi. Ama kıtal Medine’de emrolundu. Bakınız ikisi aynı şey değil. Onun için biz cihadı kıtal yerine koyduk. Kıtali emreden ayet ilk defa hoşunuza gitmediği halde kıtal size yazıldı. Ama bu kıtal farklı. Bu savaş fakat. Cihad daha vahyin ilk günlerinden beri müminlere emredildi. Peki, Mekke’de müminler cihadı terk mi ettiler. Siz Mekke’de bir ok atıldığını duydunuz mu? Bir kılıç havaya kalktığını duydunuz mu müminler tarafından. Güçsüzler miydi, yapamazlar mıydı, içlerinde yiğit yok muydu? Bunu yapacak yiğitler yok muydu? Hamza içlerinde değil miydi? Ömer içlerinde değil miydi? Saad içlerinde değil miydi? Cafer içlerinde değil miydi? Hepsinden öte Ali içlerinde değil miydi? Ama siz bunların bırakınız başka türlüsünü kendilerine yönelik şiddete dahi cevap verdiklerine dair siyerden bir satır okudunuz mu? O zaman Mekke’de emredilen cihat ne ola gele. Ne ola ki. Evet, cihad başka bir şey. Cihad her zaman ve her zeminde var. Cihad Allah yolunda elinizden gelen gücü ortaya koymaktır. Gayreti ortaya koymaktır. Cihad tek taraflı değil. Cihadın akılla yapılanına içtihat denir. Cihadın ahlakla, kalple yapılanına mücahede denir. Cihadın fiil ile yapılanına cehdi gayret denir. Onun için müçtehit akılla cihad eden kimsedir. İçtihat ta akılla yapılan cihaddır. Naslardan kendi zamanının sorunlarına çözüm üretmek için var gücünü harcarsa buna içtihat diyoruz. İşte o da onun cihadıdır. İlimle yapılan cihad. Kalemle yapılan cihad vardır. Kasayla yapılan cihad vardır, masayla yapılan cihad vardır. Keseyle yapılan cihad vardır. İhtisasla yapılan cihad vardır. Bilimle yapılan cihad vardır.
Cihadın tek türlüsü yok. Her alanda. İçinde misyon olan, içinde ruh olan, ibadet kastıyla yapıyorsanız her alanda yaptığınız cihaddır. Cihad sadece kıtale indirgenemez. Savaş ancak zaruret halinde, şart koşulan bir şey olmuştur. Dayanılmaz hale gelmiş, nefsi müdafaa kaçınılmaz hale geldiğinde farzdır. Bakınız Bedirde saldırgan taraf kimlerdir? Müşriklerdi. Uhudda saldırgan taraf kimdi? Müşriklerdi. Hendekte saldırgan taraf kimdi. Medine’nin önünde yapıldı hendek. Ta 450-500 km’yi aşıp gelenler kimlerse onlardı saldırgan taraf. Dolayısıyla Allah resulünün tüm savaşlarında bunu görürsünüz. Diyeceksiniz ki peki Hayberi ve Huneyni ne yapalım. Hayber de bir savunma savaşıdır. Tamam, İslam ordusu Hayber’e gitti. Ama Hayberliler müşrik Mekkelilerle ittifak yapıp eğer bize gelirlerse siz oradan, size gelirlerse biz buradan arkadan vuracağız diye ittifak sözleşmesi yapmışlardı o da bir savunmaydı. Peki, Huneynde olan neydi. Huneynde hevazin tüm muhalif kabileler son bir güçle, tüm güçlerini toplamışlar, İslam’ı yatağında boğmak için harekete geçmişlerdi. Dolayısıyla Allah resulünün yaptığı savaşlar aslında bir saldırı değil bir savunma savaşıydı. Ve bu yüzdendir ki bakınız Allah resulünün yaptığı savaşların bilançosu nedir. Kafanızdan ne geçiyor. Mesela kafanızdan en azından iki taraftan da binlerce toplam ölü geçiyordur herhalde. Bu alanın son yüzyıldaki en büyük mütehassısı olan Muhammed Hamıdullah merhum üstadımızın bu alandaki yaptığı tespit 300’ü aşmaz diyor. Çok ilginç. Size de ilginç gelmedi mi? Bu müminlerin ve müşriklerin iki tarafın da kayıpların toplamı. Evet işte bu. Dolayısıyla cihad bambaşka bir şey. Fakat kavram yerinden edilince, cihad istismar edilince bambaşka şeyler çıktı ortaya. Aynı şeyi şehitliğin istismarında da görüyoruz. Şehit olmak Kurana rabbimiz tarafından Allah rasulune verilir. Allah resulü Kurana göre şehittir. Resul size şehiddir. Demek ki resul şehiddir. Peki ama resul yatağında öldü. Yatağında öldü nasıl şehid. Demek ki geleneksel olarak şehide yüklediğimiz mana Kurandan farklı. Biz şehitliğin kaçınılmaz olan unsurunu ölmek olarak görüyoruz. Oysaki kurana göre şehitliğin kaçınılmaz olanı Allah yolunda yaşamaktır. Demek ki yatağında da ölse Allah yolunda yaşayan şehit olabiliyor. Bu durumda öbür türlüsü isterse savaş meydanında ölsün Allah yolunda olmayan da şehid olmayabilir. Bu bunu gösterir. Yani kavramlar yerinden oynatılınca nasıl istismar edildiğine iki örnektir. Birçok örnek verebiliriz.
Bugün içimiz kan ağlayarak seyrettiğiniz manzara gerçekten içler acısı. Son olarak Kenya’da ya ki olay. Yüz insanın ölümü ile neticelenen yaklaşık Kenya’da bir avm baskını ve altına atılan müslüman imzası. Ondan hemen önce pakistan’da müslüman imzasıyla bir kilisede yaklaşık 80 insanın öldürülmesi, katledilmesi. Ondan önce ise işte Suriye, işte mısır. ırak. Irakta her ay biz artık bilanço tutmaz olduk. Müslümanlar iki mezhep; şiiler ve sünniler karşılıklı birbirlerinden karınca gibi adamı öldürüyorlar. Eminim iki tarafta Allah rızası için yapıyorlardır iki taraftan öldürürken. Allah için öldürüldüğünü düşünüyordur. İki tarafta ölürken şehit olduğunu düşünüyordur. Evet öyle. Bu ne hal Müslümanlar. Bu hal ne hal. Bu biz miyiz? Biraz önce okudum ayeti duydunuz değil mi? Bir cana kıyan ı haksız yere kıyan, bütün insanlığa kıymış gibidir, diyen Kuran burada duracak elimizin altında. Ama öbür tarafta masum, masum değil ayırt etmeksizin biz insanlığın canını malını dinini emanet alması gereken bu beş emniyeti ırzını aklını bu emniyetlere sahip çıkması gereken ümmet hem birbirini hem de kendisinden olmayanların kanını dökmekten göz kırpmayacak insanlar çıkaracak arasından. Bu nasıl bir hal. Burada şöyle bir soru akla gelebilir. Hani din yalnız Allah’ın oluncaya ve fitne kalmayıncaya kadar savaşın diyen bir kuran var. Bunu sizin İstanbul da oturanlarınıza bu soruyu sormayı kimse akıl etmemiş olabilir. Ama sizin Londra da oturanlarınıza Washington’da oturanlarınıza Moskova da oturanlarınıza bol bol sorarlar. Bu ayeti gösterirler. Bu nedir ya. Siz bu ayetin yanına yunus suresinin 99ncu ayetini koyamazsanız siz kitabınızdan haberdar değilsiniz. Ne diyor Yunus suresinin 99ncu ayetinde. Eğer rabbin dileseydi isteseydi yeryüzündeki herkes iman ederdi. Şimdi sen insanlar iman etsin diye zorlayacak mısın onları. Kuranın içinde birbiri ile çelişen ayet yoktur. Biz buna iman ediyoruz kuran da böyle söylüyor. Eğer Allahtan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı onda birçok çelişki bulurlardı. O zaman Allah tarafından gönderildiğine iman ettik. Kuranda çelişki yok buna da iman ettik. Peki bu ayetle o ayeti birbirine çelişik anlamayacağımıza göre o ayeti bu ayetin ışığında anlamak zorundayız. Yani herkesi çıkın yola elinize silahı alın dayayın ensesine iman et ulan. Herhâlde kibar olacak hali yok. Eline silahı alan adam ulan diyecektir herhâlde. İman et etmezsem ne olacak vururum. Allah’ın yasağı bu. Allah’ın peygambere yasağı bırak silahla zorlamayı şimdi iman etmiyorlar diye insanları zorlayacak mısın? Demek ki zorlayamazsın. Sadece tebliğ et diyor. Sen uyarıcıdan başka bir şey değilsin, sen jandarma değilsin. Sen onların üzerine vekil değilsin. Ben vekilim diyor Allah sen vekil değilsin. Peygamberine bu hakkı tanımıyor. Dolayıyla bizim insanların topunu iman ettirmek hele hele zorlamak gibi bir görevimiz yok. Bu Allah’ın muradı da değil. Dolayıyla ne o zaman ne. Ne diyor ayeti kerimede Yeryüzünde fitne kalmayıncaya fitne ne demek fitne inanca baskı ve şiddet ve işkence demek. Eyvallah mesele çözülüyor. Yani inanç özgürlüğü mutlak bir inanç özgürlüğü bu. ayet inanç özgürlüğünü garanti altına alan bir ayet bu anlamda. Dolayısıyla gördüğünüz gibi biz nereden nereye geldik. Şu içinde bulunduğumuz durumda müslümanların haline bakar mısınız Allah’ınızın aşkına Müslümanla.r insanlığın 5 emniyetinin garantisi olması gerekirken kendilerinin koruması gereken emniyetleri kendileri ihlal ederse peki bu dinin yüz akı olmak nerde kaldı peki. Diyeceksiniz ki hırsızın hiç mi suçu yok hırsızın suçu var hırsızın suçu var bakın hırsız ne yaptı son olarak Mısır’da ihvan’ı Müslim’ini yasakladı. Bir toplumsal katmanı olan, 86 yıllık bir hareket yasaklanabilir mi, bu olamaz. Sosyolojik olarak olamaz. Anlatabiliyor muyum, ben seni yasakladım ama ben varım, ben varım nasıl yasaklayacaksın, ne yapacaksın ne yapmayı düşünüyorsun. Toplumun kılcal damarlarına kadar girmiş olan bir hareketi siz Mısır cuntacılarının küresel güçlerden bağımsız olarak ayak yoluna lavaboya gidebileceklerine inanıyor musunuz. inanmıyorsunuz bizde inanmıyoruz o zaman küresel güçler bu izni bu emri hatta bu talimatı vermeseler onlar ihvanı yasaklamazlardı, yasaklayamazlardı. Bu durumda şu görünüyor küresel güçler bizim silah kullananımızı seviyorlar anlatabildim mi? en çok sevdikleri müslüman şiddete en meyilli Müslümandır küresel güçlerde. Çünkü şiddete meyilli olanları çok iyi kullanabiliyorlar çünkü şiddete meyilli olanları kullanma konusunda uzmanlar çünkü şiddete meyilli olduğumuz zaman aklımıza aranıza mesafe koyuyorsunuz artık sormuyorsunuz bu silahı ben kullanıyorum ama beni kim kullanıyor demiyorsunuz benim elime kim verdi bu meledi demiyorsunuz kulağıma kim fısıldıyor demiyorsunuz. Burada yangını kim yaktı demiyorsunuz. Ya benim önüme bu yolları kim açtı yani başka zaman adamlar uzaydan gelip plakayı okuyan adamlar şimdi gözleri kör kulakları sağır oldu dilleri lal oldu önümüz açıldı bide baktık ikiz kulelerin içinde bulmuşuz kendimizi yani biz neymişim be abi diyemiyorsanız eğer sizin önünüzü açıyorlar. sizin önünüzü açtıkları zaman bin düşünün önünüzü kapattıkları zaman bi düşünmeniz yeterli ama önünüzü açtıkları zaman bin düşünün çünkü hangi dağda kurt öldü bunu bunlar bize yapmaz bize yapmaz da şimdi niye yaptılar o zaman ne yapıyorlar. emin olun siz kahrolsun İran derken İsrail’i unuttuğunuz anda bilin ki İsrail sizi unutmuyor. anlatabiliyor muyum. İsrail sizi unutmuyor İsrail oradan kıs kıs gülüyor aylardır hatta yıllardır. İran’la Türkiye baş başa verip Suriye problemini halletmezse bu problem hallolmaz diye diye dilimde tüy bitti iki yıldır. İran’la Türkiye baş başa vermeden bu problem hallolmaz. Türkiye İran’a diyecek ki senin bölgedeki nüfusunu kabul ediyoruz senin Suriye üstündeki nüfusunu kabul ediyoruz tamam Suriye senindir. Fakat bir şartla. bu bebek yüzlü katili ve bu katilin ideolojisi olan Baas ideolojisini necasetten taharet et şu Suriye’yi. Şu necaseti Suriye’den temizle. tamam senin nüfus alanına karışmıyorum ama gel bu konuda iltifat edelim şu necasetten şu bebek yüzlü katil den bass ideolojisinden Suriye’yi temizle. yani bu hakkına karşılık bu sorumluluğu yüklüyoruz sana. ben inanıyorum ki bu mesele buralara gelmeden halledilebilir aylardır ve yıllardır bunu savunuyorum. Bilmem anlatabildim mi?
Ne olduk şimdi nereye geldik gele gele buraya geldi Türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı Bu noktayı artık vurguluyor o da bunu itiraf etmekten başka bir çıkar yol bulamıyor. Çünkü böyledir siyaset siyah ve beyaz üzerinde oynanmıyor grinin tonları üzerinde oynanıyor uluslarası ilişkiler böyledir Amerika gel bizi okşa diyemezsiniz O İsrail adına okşar sizi anlatabiliyor muyum? onların ne zaman bize hayrı oldu nerde bize hayrı oldu. Nerde geldiler de işimize yarar bir iş yaptılar bugüne kadar Allah’ımızın aşkına hala yetmedi mi bu kadar aldanış mesele o değil. ama asıl mesele bizim nasıl bu hale geldik nasıl şiddeti kanıksadığımız. şuna bakar mısınız Allah’ınızın aşkına bir Allah resulü var önümüzde model olan bir Yahudi cenazesi geçiyor ayağa kalkıyor ya rasulallah o Yahudi cenazesi niye kalktınız ki diyorlar insan değil mi diye cevap böyle bir peygamberimiz var sizin Pakistan’da kiliseye gireceksiniz 80, 100 insan öldüreceksiniz. kitabımız diyecek ki eğer Allah insanları birbiriyle savunmamış olsaydı o zaman havralar kiliseler mabetler yıkılır giderdi diyen bir ayet olacak kuranda böyle bir ayet olacak ama siz babetin içine girip patlatacaksınız. Diyeceksiniz ki o da bir iş mi yani Sünniler Şiilerin camiine, şiiler de Sünnilerin camine girip te patlatmıyorlar mı hıristiyanın kilisesine girip patlatmalarında gariplik ne ki evet oradan başlasa buraya gelir. Bu tahammülsüzlük esasında Allah’ı anlamayışımız islâmı anlamayışımız kuranı anlamayışımız hayatı anlamayışımızdan kaynaklanıyor eğer tevhidi başka bir şey değil sadece tevhidi anlasaydık tevhidin şu anlama geldiğini anlardık. Allah tek mahlûk çok. Allah’ı ikilemek ne ise mahluku eklemek te aynı şey. Ah bunu bir anlasaydık. O zaman tekdüze düşünmekten tek renge dönüştürme arzusundan herkesi tek din tek mezhep tek görüş tek siyaset tek görüş tek siyaset tek parti tek millet tek ırk bakın nerden çıkıyor. Irkçılıkların tamamı nerden çıkar bundan çıkar. Benim ırkım tek öbürleri ikinci sınıf. Yahudiler neden Yahudi oluyorlar işte bu mantık. Firavun niye firavun oldu ben sizin en büyük rabbinizim oysa insandan çok senden çok dünya da senden bir sürü bunu kabul etsen firavun olmayacaksın o zaman ama tek almaya kalkınca bakınız onun için tek olmaya kalkan herkes despot olur Fikirde despot olur. En masum fikirler teklik iddiasına düşünce despotluğa dönüşür. Onun için aziz kardeşlerim bize ne oldu böyle. Tamam, hırsızın suçu var dedim değil mi evet ihvanı müslimini niye yasakladılar. Onlar Müslümanın silah kullananını seviyorlar. Onlar Müslümanın vuranını çok seviyorlar. Şiddet gösterenini çok seviyorlar onlar Müslümanın bomba patlatanı çok seviyorlar niye çünkü onların işi çok yarıyor. onu model gösteriyorlar bakın diyorlar İslam eşittir terör Müslüman eşittir terörist bunu demek için malzeme lazım onlara bu malzemeyi vermemizi istiyorlar. Verdirmek için de bak için köşeye sıkıştırıyor mu alın işte bu mısırda yaptıkları bu alın işte gazzede yaptıkları bu alın işte Çeçenistan da yaptıkları bu. Girdikleri yeri hapishaneye çeviriyorlar bu anlamda bu anlamda inanın fark etmiyor alın işte Suudi de yaptıklarını. Sudi’de selefi renk ile yaptıkları şeyi Çeçenistan da sufi renk ile yapıyorlar. Kadir oğlunun bir şeyh olduğunu biliyor muşuz? Evet ya şu bizim Kadirimiz bir tasavvuf şeyhidir. Ata ecdat bir ocaktır. ve neler yaptığını hiç kontrol ettiniz mi biliyor musunuz nelere imza attığını ne demek şimdi yani bu manada herhangi bir grubu bu tip kötü ve rezil örneklere bakarak yargılayıp mahkum etmek da adil olmaz. ama adil olsun istiyorsak herkese adil olalım herkese adil davranalım öyle değil bu anlamda Sudilere bakarak selefiliği mahkum Kadirova bakarak sofilik mahkum etmek veya bir başka yere bakarak siyasi islâm’ı veya islamcılığı mahkum etmek doğru olmaz ama en azından adil olmaz. Bir kavme olan kininiz sizi o kavim hakkında adaletsizliğe sürüklemesin. bu anlamda benim söylemeye çalıştığım şey içinde bulunduğumuz dünyada biz Müslümanların terörize edilmeye ne kadar açık ve hazır olduğumuz. Bu bir problemdir bu bir beladır. Eğer siz terörize edilmeye bu kadar açıksanız terörize edenler çıkar. Onun için diyorum yunus gibi bir tövbe etmemiz lazım. Onun için diyorum din dilini yenilememiz lazım. Zihniyeti yenilememiz lazım ney ile yenilememiz lazım kuran ile vahiy ile yenilememiz lazım başka türlü olmayacak olmayacak olmayacak. Görüyoruz zaten gelenek hızla modernite ve postmoderniteye yeniliyor. Yeniliyor başka çaresi de yok gelenek bu işin altından kalkamaz. çünkü gelenekçiliğin kendisi de modern bir şey zaten altından kalkamaz. Gelenekle bu işin altından kalkılsaydı Hristiyanlık bu hale gelmezdi. Hıristiyanlığın kendisi bir gelenektir zaten. Gelenekle bu işin altından kalkılsaydı geleği din haline getiren çin ve japonya bu hale gelmezdi. Japonya din olarak geleneği benimsemiştir Japon dini gelenektir. Hint dini gelenektir. Geleneği din olarak benimseyen toplumların içinde bulunduğu hâl içler acısı bu toplumların dokusu kalmamıştır Japonya bir şey yok Japon kültürü diye bir şey bitmiş bir Japon babanın iki evi varsa oğlu evlendiğimde oğluna kiraya verir. Kiraya verene aferin diyorlar. Çünkü çoğu yaklaştırmıyormuş yanına. Öbür türlüsünü düşünmez bile. Aklından bile geçmez.
Kahraman ilan etmişler bir Japon babayı ne yapmış biliyormusunuz. Oğluna kiraya vermiş ikinci dairesini aldığı kirayı da saklamış onun adına açtırmış bir hesap ona yüklemiş onu da kahraman ilan etmişler. Dolaysıyla bugün yok geleneksel toplumlar mahvoldu. O zaman Müslümanlar bu bu işin altından nasıl kalkacak diyorsanız elhamdülillah müslümanları farklı kılan bir şey var ellerinde kaynakları var. Bozulmamış bir kaynak var. Yani Müslümanlar var olmak için geleneğe muhtaç değiller. Çünkü kuranları var. onun için kuranlarına sarılırlarsa Allah’ın kelamına Allah’ın ipine sarılırlarsa sımsıkı ve hep beraber şartı bu. Hep beraber nasıl sımsıkı sarılırlarsa kurtulurlar. rabbim bu ümmete kelamullaha hep beraber sımsıkı sarılmak liyakati versin. rabbim bu ümmetin üzerinden oyun oynamaya çalışan oyuna fırsat vermesin. rabbim bizlere akıl fikir istikamet ihsan etsin. ÂMİN. Hiç süphe yok ki Allah ve melekleri peygamber‹ i destekler yaa eyyühellezine amenu siz ey iman edenler siz de peygamberi destekleyin ve sellimu teslima ve ona gönülden bir selam yollayın. Aziz kardeşlerim aramızda hacca gitmeye hazırlanan kardeşlerimiz bulunuyor hac dört sembolik anlamı içinde barındıran muhteşem bir ibadettir. Birinci sembolün anlamı insanlığın ilk evi olmasıdır. insanlığın ilk evine insanlığa yeryüzünde bağrını açmış ilk coğrafyaya ve insanın yeryüzünde ilk görüldüğü yere bir ziyarettir hac. yani aslında rabbimizin insanoğlunu var ettiği için insan olmak hasebiyle buna bir teşekkür bir şükür ibaretidir. çünkü kuranda hep insanlık davet edilir. Beyti hac etmek Allah’ın insanlık üzerindeki hakkıdır diyor. Müminleri değil. İnsanlığı hacca çağır diyor hazreti İbrahim’e rabbimiz. Onun için insanlık üzerinden verilir hac emri çok ilginç. Deniz kumu üzerinden verilen en büyük çok ilginç. Diğer emirlerden farklı olarak bu bir anlamı. İkinci anlamı haccın sosyolojiktir. Sosyolojik anlamda hac Müminlerin uluslararası kongresidir. Aynı zamanda küresel iman cemaatinin islâm cemaatinin buluşma anıdır. Siz orda buluşur toplu olarak sözleşir
tazeler üyesi olduğunuz imam cemaatinin bir ferdi olarak ait olduğunuz bu büyük aileye ve sadakat ihanet etmeyeceğinize dair zimmi bir sözleşme imzalarlasınız. Üçüncüsü teolojiktir. O da nedir Allah’ın evidir ziyarete gidilen ama sembolü olarak evidir. esasında Allah’ın evini siz ziyarete giderken kalbimizin ziyarete gidersiniz. Yani beytullah esasen allahın içinde oturdu bir mekan değil. Ama bu anlamda rabbimizle sözleşme yapmak için bedenini de imza atmaya gidersiniz. onun için hac varlığınızın altına bedeninizde attığınız bir imzadır. Tavaf budur. dördüncüsü kozmolojik kozmolojik anlamı ise kainat ilahisine ey insan bilinçli ve şuurlu olarak sende katıl demek yani atomlar tavaf ediyor ay hacısı dünyayı tavaf ediyor kan acısın kalbini tavaf ediyor dünya hacısı güneşi tavaf ediyor güneş hacısı galaksinin merkezini tavaf ediyor 250 milyon yılda bir dönüyor güneşin bir yılın 250 yıl. Ve galaksimizde bilmediğimiz bir merkezi tavaf ediyor. Kim bilir bu kâinat nereyi tavaf ediyor. dolayısıyla şu kâinatta tavaf etmeyen hiçbir şey yok o zaman akıllı ve iradeli varlık olan ey insan sen neyi tavaf ediyorsun. sende katıl bu ilahi sende katıl bu koroya sende bu tavafa katıl bu evrensel ilahide bu evrensel kovada çatlak ses çıkarma mesajıdır bu. Rabbim mübarek etsin mebrur olsun iyilerin haccı olsun inşallah âmin ya. Muin. Birde dua talebi var bir kardeşimiz yoğun bakımda imiş sizlerden dua taleb ediyorlar rabbim şifa yâd etsin sebepler halk etsin bedenlerin hastalığını ruhlara şifadır. Allaha davet bu ayet o kadar muhteşem bir ayet ki akşama kadar okusa doymaz insan çünkü müslümanların tüm dertlerini bir ayetle özetle deseler bu ayet olabilir çünkü derdimizin başında Allah’tan başka şeylere davet etmek yatıyor kimisi cemaatine davet ediyor kimisi tarikatına davet ediyor kimisi mezhebine davet ediyor kimisi ırkına davet ediyor kimisi mektebine davet ediyor kimisi mesleğine kimisi fikrine ideolojisine davet ediyor kimisi partisine davet ediyor ama diyor ki rabbimiz allaha davet et. İnsanda davetin muhatabıdır. Ama insan davetin menzili olamaz. İnsana davet edemezsiniz. insan davet eder ama insana davet edilmez. Zira ölümlüdür insan ölümsüz olana davet edilir. Allaha davet edilir. Onun için Allah’a davet eden de daha güzel sözlü biri olabilir mi diyor. Kuran ve salih amel işleyen salih amel ıslah edici amel sulha yarayan amel barışa sükûna yarayan amel huzura yarayan amel deminden beri hutbemizin tüm konusunu toparladı bakınız. Salih amel hasenat ile salihat arasındaki farkı hep söylüyorum dimi hasenat kişi kendine dönük eylemlerin iyiliklerin saliha ise üçüncü şahıslara yani iyiliği çoğaltan iyilik. Biri kısır iyilik öbürü doğurgan iyilik. Biri pasif iyilik öbürü aktif iyilik. ve ben müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü biri olabilir ben Müslümanlardanım yetmiyor adama illa biri diyecek ki ben şiilerdenim öbürü de diyecek ki ben Sünnilerdenim öbürü de diyecek ki ben şu tarikattanım öbürü de diyecek ki ben şu partidenim. Öbürü de diyecek ki ben şu cemaattenim. Ya yetmiyor mu Müslüman olmak. Müslüman ismi Allah’ın bizim için yeterli gördüğü isim elhamdülillah demek gerekmiyor mu yarabbi sen bize bunu beğenmişsin başım gözüm üstüne kendini ne olarak tanımlıyorsun. Sen nesin. Müslüman mı? Bitti. Bunu dememiz isteniyor. Dolayısıyla bu ayet inanın eğer Müslümanlar amel etseler inanın birçok problem kökünden çözüm bulur. Sadakallahül aziym.